Adam, arabasını getirip yolun ortasına park etmiş, trafik kilitlenmiş.
Hani, Büyüksaat’in yanındaki Çarşı Hamamı var ya, işte tam onun yanındaki sandalyeci esnafının bulunduğu yol… Zaten tek aracın ancak geçebileceği kadar dar olan yolu tamamen kapatan şoförü arıyorlar.
O sırada 34 ..K.. 550 plakalı beyaz bir otomobil kornaya basıyor.
Sonunda aracın şoförü geliyor ve arkada duran araçlara doğru, “Ben memurum kardeşim, bu da resmi araç” diyor ve aracın ön kısmındaki cama takılı Adana Valiliği’ne ait görevli plakasını işaret ediyor. Yani, orada görevli olarak park yaptığını ima etmeye çalışıyor.
O sırada 34 ..K.. 550 plakalı beyaz otomobilden uzun boylu, beyaz saçlı, güzel giyimli biri inip şoförün yanına geliyor.
Kibar bir şekilde, “Af edersiniz, siz nerenin memurusunuz?” diye soruyor. Sonra, “Bu araba hangi devlet dairesinin resmi aracı?” diye sorusuna devam ediyor.
Telaşlanan şoför, “Siz kimsiniz de bana soru soruyorsunuz?” diye çıkışıyor.
Adam, “Ben de memurum, polisim” diye cevap veriyor.
İyice telaşlanan şoför bu kez, “Abi” demeye başlıyor.
Polis olduğunu söyleyen beyaz saçlı adam, “Sivil plakalı aracınıza Adana Valiliği’nin resmi görevli plakasını nasıl koyarsınız? Devlet memuruysanız buradaki trafiğin açılmasına önce sizin kolaylık göstermeniz gerekir” diyor.
Adam, cebinden cep telefonunu çıkarıyor ve camda duran “Adana Valiliği….!” yazılı görevli plakasının fotoğrafını çekiyor.
“Git derdini Adana Valisi’ne anlat” diyor.
34 ..K.. 550 plakalı beyaz otomobilden inen uzun boylu, beyaz saçlı, güzel giyimli polis, sizce çektiği fotoğrafı valiliğe ulaştırmış mıdır?
Sivil aracının camına sanki devletin resmi görevlisiymiş gibi plaka yerleştirip trafiği tıkayan şoför, yaptığından pişman olmuş mudur?
Araçların önünde ‘Adana Valiliği’ ile başlayan resmi plakayı gördüğümüzde biz kime güveneceğiz?