EGEMENİN MASKESİ
Maske, eski topluluklardan bu yana yüzü örten ve taktığı kişiye farklı bir kimlik kazandıran bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sürekli değişimin yaşandığı hayatın akışı içinde, maske algısı da zamanla değişim ve dönüşüme uğramıştır. Zamanla nitelikleri, biçimleri ve kullanım amaçlarına göre farklılıklar olmuştur.
İlkel topluluklarda daha çok avlanma ve çeşitli amaçlarla gerçekleştirilen ritüellerde insanların yüzlerine taktıkları bir eğlence aracı olarak kullanılan maske zamanla daha çok soyut bir uygulamaya dönüşmüştür.
Maske, Ortaya çıktığı andan itibaren karşısındakine bir mesajı iletmeye yarayan bir araç olduğu için iletişim anlamında önemli bir unsur olan maske, günümüzde de insanların sosyal hayatta sıklıkla kullandıkları bir iletişim formuna dönüşmüştür.
Kimsenin göremediği ama kişinin farklı rollere bürünerek, farklı bir kişilik olarak taktığı soyut maskeler vardır. İnternetin yaşamımızda büyük yer edinmesi ile birlikte, sosyal paylaşım sitelerinde takılan sanal maskeler de artık insanların birbirleriyle kurdukları iletişimde bir araç haline gelirken aynı zamanda güvenilirliği olumsuz etkileyen bir unsur haline gelmiştir.
Günümüzün en büyük sorunlarını yine bu maskeler oluşturuyor. Hayatın hemen her alanında maskeli insanlarla karşılaşmamız gayet mümkün. Yeryüzü adeta büyük bir Maskeli Balo Salonuna dönmüş durumda.
Maske, insanoğlunun yapıp-üretme gücünün sonucu olarak, onun hayatta kalma sürecinde rol oynayan önemli uygulamalardan biri olarak kendini göstermiştir. Eski topluluklarda maske yaygın olarak avlanmalarda kullanılmıştır. İnsanlar avlarını yakalamak için onların kılığına girmeye çalışmışlardır.
Maskenin sıklıkla kullanıldığı uygulamalardan biri de dini ayinlerdir. Çeşitli topluluklarda kişinin, kutsallığının bir göstergesi olarak bitkisel boyalarla yüzü boyanmış ya da maskeyle gizlenmiştir.
İlkel topluluklardaki bu eğilimler maskenin, karşı tarafa bir mesaj gönderme ya da kişinin kendini ifade etme yolu olarak iletişim sürecinde önemli bir rol oynadığının ipuçlarını vermektedir.
Kimi zaman kendi kişiliğini ve karakterini gizlemek için kimi zaman ise Avına veya Düşmanına benzemek için kullanılmıştır.
Tıpkı bugün Güzel Ülkemde atılan Barış Nidaları karşısında türlü maskelerle meseleyi sabote etmeye çalışan sözde karşıt gruplar misali.
Bence içinde yaşamakta olduğumuz bu tarihsel süreç bir milattır. Ne için mi? Bugün itibariyle “Egemenin Maskesi” düşmüştür.
On yıllardır bu Kadim Coğrafya’da Kardeş Kanı akıtılmasına sebep olanlar; kimi zaman Özgürlük Savaşçısı Maskesi, kimi zaman ise Barış Elçisi Maskesi ile çıktılar karşımıza.
Bugün gelinen noktada, Türkiye Siyasetinin Baş Aktörü Sayın Bahçeli tarafından Terör Örgütüne uzatılan Barış Eli, havada bırakılmamalıdır. Bu Barış için, deyim yerindeyse Köprüden Önce Son Çıkıştır.
Bu Aziz Millet Kardeş Kavgasından bıkmış usanmıştır. Dahası daha fazla Kardeş Kanı akmasını istememektedir. Daha düne kadar Bahçeli ve Erdoğan!ı Barış Karşıtı gösterenler bugün bir anda Bukalemun misali saf ve renk değiştirmiştir.
Sözde Barış Güvercinleri ve Elçileri şimdilerde Niyet Okuyucu Maskesi giymişlerdir. Allah Aşkına yetmedi bu denli can kaybı. Doymadınız Kardeşin Kardeşi öldürmesine.
Yetmedi mi? Ne kaldı elinizde savunacak. Kaçan Balık Büyük Olur misali! İş işten geçtikten sonra “Son Pişmanlık Fayda Getirmeyecektir” bilesiniz.
Bugün Dünyanın bir çok yerinde bu tür Organize Özgürlük Hareketleri ve Terör Yapılanmaları misyonunu tamamladıklarını beyan edip Legal Mecrada yer alan temsilcilerine yetkilerini devrederler.
Örneğin; Avrupa’da IRA sorununun çözümünde SinnFein ve onun lideri Gerry Adams tarihi ve önemli bir rol aldı. İspanya’da ise yine ETA sorununun çözümünde uzlaşma noktasında müzakereleri siyasetçiler yönetmişti.
Ancak görülen o ki DEM Parti bu süreçte tarihi bir rol üstlenmekten kaçınıyor. Kandil’in sözcülüğünü yapmayı tercih ediyor. Oysa barış sürecinde tarihi rol oynamak DEM Parti’nin siyaseten güçlenmesinin yolunu açar.
Özellikle DEM’İN, Türkiye Partisi olma iddiası için bu önemli ve olması gereken bir hamledir.
Çözüm sürecinde takındığı tavır HDP’NİN 7 Haziran 2015 seçimlerinde % 12.5 gibi yüksek bir oy oranı ve 80 vekili ile Meclis’e girmesini sağladı. Ama müteakibinde terör destekli politikaları savunduklarısüreçte oy oranları yüzde 8’e kadar düşmüştür.
Tüm bu örneklere ve karşılaştırmalara baktığımız zaman kesin olarak şunu söyleyebiliriz. DEM Parti2nin artık Emperyalist Batı Dünyası kontrolünde kalan Terör Örgütü PKK’NIN güdümünden çıkmalıdır.
Aksi takdirde tüm olacaklardan tamamı ile DEM Parti sorumlu olacaktır. Keza toplumsal anlamda böylesi bir Barış İmkanı aşamasında Çözüm Sürecinde katkıda bulunmayarak tam aksine sabote edenler Türkiye Toplumu nezdinde asla karşılık bulmayacaktır.
Bu nedenle gün Barış için Çözüm için adım atma günüdür!
Yarın çok geç, gün bugündür...
Selam ve dua ile...