GELİN CANLAR BİR OLALIM
Yaşı yetenler bilir bu anlatacağım Hikayeyi!
Masallar; “Bir varmış, bir yokmuş Evvel zaman içinde Kalbur saman içinde Develer tellal iken Pireler berber iken Ben dedemin beşiğini tıngırmıngır sallarken” diye başlar ve anlatılırdı.
Çok değil daha 7-8 sene öncesine kadar bu ülkenin en büyük Şehirlerinde Terör Örgütlerinin Sokak Eylemlerine tanık olurduk.
Şehrin Sokakları yakılan lastikler ile barikat kurulmak suretiyle araç ve insan trafiğine kapanırdı. Yine Terör Örgütü, kafası estiği zamanlarda türlü bahanelerle Şehrin Gariban Esnaflarını Kepenek Kapamaya zorlardı.
İşyerleri, Haftanın 2 günü açık ise 3 günü Kepenek Kapama Eylemleri nedeniyle kapalı tutulurdu. Esnafı hem maddi hem de manevi yönden yıpratırlardı.
Henüz 10-12 yaşında Çocuklar Örgütünü temsilen Esnafa “Yarın İşyerlerinizi Açmayacaksınız” uyarısını yapar. Bu da yetmez gibi İşyerlerini açmaları halinde ise işyerlerini yakmak ve yağmalamakla tehdit ederlerdi.
Düşünün kendi ülkenizde ve kendi şehrinizde ve kendi mahallenizin sokağında aracınız veya yaya giderken örgüt mensupları tarafından yolunuz kesilip kimlik kontrollerine maruz kalırdınız.
Benim bizzat doğup büyüdüğüm semt olan Denizli Mahallesi Türkmenbaşı Bulvarı girişinde hem de aracımın içinde yine aynı mahalleden biri varken taşlı saldırıya uğradık.
Şimdi diyebilirsiniz ki ne yapalım yani bu sizin sorununuz!
Keşke sorun sadece benim sorunum olsaydı!
Güzel ülkemin dağlarında Vatan Nöbeti tutan Askerlerimiz Can Parelerimiz her an Terör Örgütünün bir Kör Kurşununa hedef olabiliyordu.
Elazığ Bingöl Karayolunda Terör Örgütü Mensupları Askerleri taşıyan Otobüsün yolunu kesmiş ve savunmasız Mehmetçikleri yüzlerce mermi sıkarak şehit etmişlerdi.
Memleketin ne Şehirleri ne Köyleri ne Kasabaları ne de Dağları güvenli değildi maalesef!
Nice bıyığı terlememiş henüz sakalı çıkmamış Vatan Evlatlarını ellerimiz ile kara toprağa verdik. Tam 40 yıldır Memleketimiz Yangın Yeri Misaliydi.
Bir Bayram Sabahı Aktütün Karakol baskını ile uyandık. Bayram Günü Ailece oturup ağladık. Tüm ülke yasa boğulduk. Bayramlar Zehir olmuştu bu millete!
Babalar evlatlarını Asker Ocağına şimdilerde ki gibi Güle Oynaya değil büyük bir korku ve içlerine akıttıkları gözyaşları ile uğurlamak durumunda kalıyorlardı.
Hiç unutmam 1994 Mayıs Ayının 25’inde abimi Acemi Birliği dönüşü Erzincan’a Usta Birliğine yolcu ediyoruz. Bir taraftan her Türk Genci gibi bu şanlı görev için Kalbimiz heyecan ile atarken diğer yanda ise Terör Örgütünün yol kesme tehdidi ile yüreğimiz ağzımızda yaşıyorduk.
Askere değil sanki Ölüme yolcu ediyorduk. Bu yaşadığımızı o tarihlerde evlatlarını eşlerini ve kardeşlerini askere uğurlayanlar çok iyi bilirler.
Memleket toprakları, Memleketin evlatları içinhiç güvenli değildi. Bu söylediklerim bir Korku Filmi senaryosu veya Polisiye Hikaye kitabından alıntı değil.
Bir Memleket düşünün Devlet Yolsuzluk ve Banka Hortumlamaları nedeniyle adeta sıfırı tüketmiş olsun. Deprem Yardımları ile Memur Maaşları ödenmek zorunda kalınsın.
Daha da yetmezmiş gibi Milli Güvenlik Konseyi Toplantısında dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakan’a Anayasa Kitabı fırlatsın. Neticesinde başat Borsa olmak üzere Para Piyasaları yani Ekonomi alt üst olsun.
Şimdi gelin şu ana kadar anlattıklarımı 15-20 yaşında olan çocuklarınıza anlatın.
Gerçekten de inanılması çok ama çok güç bir tablo. Hayal ötesi bir gerçeklik değil mi?
Değil! Hem de hiç değil!
Fazlası var eksiği yok!
Bugün geldiğimiz noktada, Türkiye bölgesinde itibarlı bir güç olmanın yanı sıra artık Dünya Siyasetinde söz sahibi bir ülke konumuna gelmiştir.
Gerek İstihbarat Teşkilatı ve Uluslararası Diplomasi de güç kazanması gerekse Savunma Sanayi alanında Devrim niteliğinde atılan adımlar bugün Türkiye’yi bir asırdır hasret kaldığı Büyük ve Güçlü Devlet Kimliğine yeniden kavuşturmuştur.
Büyük ve Güçlü Devlet olmanın en olmazsa olmazlarından birisi de Ülkenin İç Huzurunun ve Toplumsal Barışın sağlanmış olmasıdır.
Bugün bu konuda Sayın Devlet BAHÇELİ tarafından atılan tarihi adım başta ÖCALAN olmak üzere konunun muhatapları tarafından olumlu karşılanmıştır.
Artık bu meselenin daha fazla sürmesinin hiçbir mantıkta ve düzlemde karşılığı yoktur. Bu Coğrafyada bin yıldır hemhal olmuş can cana kan kana girmiş iki millet için ayrımcı söylemler tarihin tozlu raflarına kaldırılmakla kalmayıp Toprağa gömülmelidir.
Artık bu vatanın hiçbir evladı kendi içinde ki kısır ve anlamsız çatışmalara kurban verilmemelidir.
DAHA fazla ANALAR ağlamamalıdır. Hepimiz aynı vatanın çatısı altında, aynı ezanın gölgesinde ve Ay Yıldızlı Bayrağımızın himayesinde kardeşliğimizi tüm dünyaya göstermeliyiz.
Özün sözü Gün Birlik olma günüdür vesselam!
Selam ve Dua ile…