Ünsal Özdiker

Tarih: 18.09.2023 15:16

Turgay Dener

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Yeni aldığı aracı ile, birlikte Kıtalar arası seyahatler yaptığım çok değerli dostum Turgay Dener, Polonya Warszava'dan Atatürk'le ilgili bir mail göndermiş. 

Beni duygulandıran bu mail'i birlikte okuyalım mı?

***

Her defasında, gözümden yaş gelerek okuyorum.

Gazi Mustafa Kemal, çiftliğinde hava alıp dolaşırken oldukça yaşlı bir kadına rastladı.

Attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu.

- Merhaba nine.

Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle "Merhaba" dedi.

- Nereden gelip nereye gidiyorsun?

Kadın şöyle bir duralayıp;

-Neden sordun ki, dedi.

-Buraların sahabisi misin. Yoksa bekçisi mi?

Paşa gülümsedi;

- Ne sahibiyim ne de bekçisi nine. Bu topraklar Türk Milletinin malıdır. Buranın bekçisi de Türk Milleti'nin kendisidir...Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin?

Kadın başını salladı.

- Tabii söyleyeceğim. Ben Sincan'ın köylerindenim bey. Otun güç bittiği, atın geç yetiştiği, kavruk köylerinden birindenim.

Bizim muhtar bana bilet aldı, trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim.

- Nuhtar niye Ankara'ya gönderdi seni?

- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da...Benim iki oğlumda, ğavur harbinde esir düştü. Memleketi ğavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyim diye hep dua ettim durdum..Rüyalarıma girdi Gazi Paşa..Ben de gün demeyip muhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angara'ya. Giceleyin geldimdi.Yolu neyi de bilemediğimden işte, ağşamdan belli böyle kendimi oradan oraya vurup duruyom bey.

-Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı?

Kadının birden yüzü sertleşti.

-Tövbe de bey, tövbe de. Daha ne isteyebilirim ki. O bizim vatanımızı gurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi. Daha ne isteyebilirim ondan? Sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşiyoz..Şunun, bunun, ğavurun köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı?..Buralara, bir defa yüzünü görmek, ona 'sağol paşam' demek için  düştüm yola. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek...Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşa'yı bulacağım yeri deyiver.

Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu. Çok duygulandığı her halinden belliydi.

Bana dönerek;

-Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımız...Benim köylüm...Benim vefalı Türk anamdır bu,dedi.

Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum;

"Anacığım" dedim "Sen gökte aradığını yerde buldun. Rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa, yani Atatürk işte karşında duruyor"

Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü.

Elindeki değneği yere fırlatıp Atatürk'ün ellerine sarıldı.

Görülecek bir manzaraydı. Çünkü ikisi de ağlıyordu.

İki Türk insanı, biri kurtarıcı, biri kurtarılan. Ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı.

Yaşlı kadın belki on defa öptü Ata'nın ellerini.

Ata da onun ellerini öptü.

Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı.

Daha doğrusu, beze sarılmış bir köy peyniri.

Bunu Atatürk'e uzattı;

-Tek ineğimin sütünden, kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim.

Paşa hemen orada bezi açıp, peyniri yedi.

Çok beğendiğini söyledi.

Sonra birlikte köşke kadar gittik.

Oradakilere şu emri verdi:

"Bu anamızı alın, burada iki gün  konuk edin, sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin. Benim armağanım olsun"

Bu yazıyı okurken,duygulanan veya ağlayanlar varsa,hala umut var demektir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —